CİNSELLİK VE CİNSEL TERAPİ
CİNSEL FONKSİYON BOZUKLUĞU NE ZAMAN VARDIR?
Bob erken boşalma problemiyle ilgili konuşurken artarak mahcup olmuştu. İki dakika içinde sonlandığını ve bunun kendisine artık daha fazla erkek olmadığını hissettirdiğini iddia ediyordu. Problem onu zamanlamadan uzak tutuyordu.
Sally onun yanında korkuyla duruyordu ve orgazma ulaşamadığı için kendi kendisini şiddetle azarlıyordu. Kendi durumundan dolayı kocasını kaybedeceğinden korkuyordu.
Cinsel fonksiyon bozukluklarının çoğu, cinselliğe yönelik yanlış inanç ve tutumlardan, zayıf alışkanlıklardan, bilgisizlikten(ihmalden) ve erken deneyimlerden kaynaklanmaktadır. Bazı cinsel fonksiyon bozuklukları fizyolojik, biyolojik ve kimyasal faktörler tarafından hızlandırılır. Fakat bütün fizyolojik fonksiyon bozuklukları psikolojik bileşenlere sahiptir. Erkekler, ister fizyolojik ister psikolojik nedenlerden kaynaklansın, ereksiyonu sağlamak ya da sürdürmekte sorun yaşadıklarında kendilerini daha aşağılanmış ve daha az erkek hissederler. Kadınlarda orgazma ulaşamadıklarında kendilerini daha az dişi hissederler. Bundan dolayı, bütün cinsel fonksiyon bozukluğu vakalarında psikolojik yönlerin zorluğunu ve bunun kişi için ne ifade ettiğini dikkate almak önemlidir.
Fizyolojik faktör: Psikolojik kaynaklı olmayan cinsel fonksiyon bozukluğunu başlatan faktörlerin en yaygın olanları, hormonel dengesizlikten, ilaç kullanımından,nörolojik bozukluklardan, madde kullanımından( nikotin bile ereksiyon bozukluklarına neden olabilmektedir),alkol bağımlılığından,fizyolojik bozukluklardan ve vitamin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Belirgin hastalıkların ve ilaç kullanımının yan etkisi olarak, iktidarsızlık ve libidonun(cinsel isteğin) düşmesi gibi cinsel fonksiyon kayıpları ortaya çıkabilmektedir.
Bir çok insan cinsel fonksiyon bozukluğunun tibbi nedenlerini düşünmeyi tercih edebilir, fonksiyon bozukluğunun organik temelli olduğunun düşünülmesi, kişinin benlik imajı için daha kabul edilebilir olmasıyla ilgilidir. Hatta bu örnekler içinde, tanınabilir bir tıbbi durumun cinsel fonksiyonu etkilediği durumlarda, psikolojik bileşenler dikkate alınmamaktadır. Hepimiz fiziksel hastalıklara ya da problemlere karşı değişik psikolojik tepkiler veririz. Bu psikolojik tepkiler fiziksel problemleri şiddetlendirebilir. Bu özellikle kısırlık problemi için geçerlidir. Çocuk sahibi olmakta sorun yaşayan bir çok insan, sorunun tıbbi yönlerini incelemeyi tercih ederken psikolojik yönlerini hariç tutmayı, incelememeyi tercih ederler. Bugün biz biliyoruz ki, çocuk sahibi olmak isteyen bir çift yıllarca gebelik kliniklerine gittikten sonra herhangi bir fayda göremezlerken, en son olarak çocuk sahibi olmayı tasarladıktan birkaç ay sonra evlat edinmeye karar verebilirler. Bu durumda psikolojik faktörlerin devrede olduğu öngörülebilir.
Psikolojik faktörler: Cinsel fonksiyon bozukluklarının çoğu fizyolojik etiyolojiye(tıbbi nedene) sahiptir. Dr. Helen Singer Kaplan’ın ifadesine göre; ‘Genel hislerimizle gördüğümüz şudur ki, cinsel fonksiyon bozukluğunun oluşmasında, çiftler tarafından yaratılan anti-cinsel bir ortamın, çiftlerin birinde yada her ikisinde birden cinselliği tahrip etmekte,bozmakta olduğudur.’ Şeffaf ve dürüst bir ortam, çiftlerin kendilerini tamamen erotik bir deneyime bırakmalarını sağlamaktadır. O, kaygının ve tam bir cinsel zevke karşı oluşturulan savunmaların, dört belirgin kaynağı olduğuna işaret eder. 1) Her iki tarafı da heyecanlandırıp uyarabilecek herhangi bir cinsel davranıştan kaçınmak ya da davranışı ortaya koyamamak. 2) Başarısızlıktan korkmak, performans baskısı tarafından şiddetlendirilir ve partnerini memnun etmekle aşırı meşguliyet, reddedilmekten korkmanın köklerini işaret eder. 3) Erotik bir zevke karşı erektil bir savunmaya eğilimli olmak. 4) Korunmasız(savunmasız) bir biçimde ve suçluluk duygusu olmadan duyguları, istekleri ve davranışları konusunda, açık bir iletişim kurmakta başarısız olmak. Travmatik olaylara karşı gösterilen psikolojik reaksiyonlar da cinsel fonksiyonları etkiler. Örneğin, çocuklukta yaşanan taciz, tecavüz ve istismar, ileriki yıllarda fonksiyon bozukluğunun oluşmasına katkıda bulunur.
GENEL CİNSEL FONKSİYON BOZUKLUKLARI
Göreceğimiz bozukluklar en yaygın cinsel fonksiyon bozukluklarıdır. Bunların tamamında tedavi edildiğinde başarıya ulaşma oranı yüksektir.
ERKEK CİNSEL FONKSİYON BOZUKLUKLARI
Ket vurulmuş cinsel istek: Cinsel istekte ya da aktivitede inhibe bozukluğu, ereotik bir cinsel birleşme için isteğin olmaması durumudur. Hemen hemen bütün vakalarda cinsel ilişkiye yönelik isteksizlik varsa, altta yatan nedenlerin doğasında psikolojik faktörler vardır. Cinsel birleşmeden kaçınmak, reddedilmekten ve başarısız olmaktan korkma, eleştirileceğinden, mahcup olacağından ya da beceremeyeceğinden korkma, vücut şekliyle ilgili kaygı duyma, performans kaygısı, bir eşe yada bütün kadınlara yönelik öfke duyma, bir eşe yönelik çekiciliğin eksikliğinden kaynaklı olabilir ve bütün bu sebepler cinsel aktiviteyi azaltan yada yok eden roller oynar. Erkeklerin çoğu , bu sorunlarını eşleriyle yada başkalarıyla konuşmaktan rahatsız olurlar ve daha kolay bir biçimde cinsel ilişkiden kaçınmayı tercih ederler ya da cinsel istek eksikliklerini stres üzüntü gibi durumlara atfederler.
Erken boşalma: Erken boşalma en genel görülen fonksiyon bozukluğudur ve tedavisi en kolay olanıdır. Masters and Johnson erken boşalmayı yüzde elli oranında kadın orgazma ulaşmadan erkeğin boşalmayı geciktirmede sorun yaşaması olarak tanımlarlar.( eğer kadın eşinin erken boşalmasından değil de başka bir nedenden dolayı boşalma sorunu yaşıyorsa, bu sorun tanımlanmaz.) Diğer terapistler erken boşalmayı, penisin vajinaya girmesiyle birlikte, erkeğin otuz saniyeden bir dakikaya kadar boşalmayı geciktirmede sorun yaşaması olarak tanımlarlar.
Çoğunlukla erken boşalma, öğrenilmiş bir davranış olarak ortaya çıkar. Erken cinsel deneyimler doğası gereği aceleye getirilmiştir. Mastürbasyon yaparken bile yakalanmaktan korkulduğu için hızlı olmak zorunluluğu vardır. Gençlikten erkekliğe ilerlerken, erkekler kendi kendilerini cinsel süreçlerden alınan zevklerden ya da eşlerinin alacağı zevkten çok, ilişki sonucunda kendi alacakları zevki tatmaya yönelik eğitirler. Bu erkeklerin çoğu için seks objesi daima ve sürekli vardır, ve boşalma mümkün olabildiğince çabuk olmalıdır. Bu çabuk boşalma davranışı sadece bir kaç deneyimlemeden sonra erkekler için hayatlarının bir parçası haline gelebilir. Daha sonra bu durum, birleşmenin olacağı herhangi bir durumda kaygı düzeyini arttırır, kaygı düzeyi de bunun( erken boşalmanın) olma olasılığını arttırır. Erkeklerin eşini memnun edememekten korkması ve ilişkide yetersiz hissetmesi de küçük düşme ve huzursuz olmak yerine, cinsellikten kaçınma davranışı göstermesine neden olur.
Gecikmiş boşalma ya da boşalmada yetersizlik: Boşalmada yetersizlik, erken boşalmanın tam karşıtıdır ve vajinanın içine boşalmada problem yaşamayı işaret eder. Bu sorunu yaşayan bir erkek ereksiyonu 30 dakikadan bir saate kadar yaşayabilir, fakat psikolojik olarak bir kadının içine boşalmayla meşgul oldukları için, orgazma ulaşmakta başarılı olamazlar. Genellikle cinsel birleşmeyi tatmin edici olarak deneyimlemezler. Bu fonksiyon bozukluğunun fark edilmemiş olmasının nedenlerinden biri de, erkeğin partnerinin genellikle tatmin olması ve çoğu zaman erkeğin boşalmaması sorunundan dolayı(gecikmesinden kaynaklı olarak) eşinin birkaç kez orgazmı yaşamasıdır. Gecikmiş boşalma sorunundan muzdarip bir çok erkek mastürbasyon sırasında yada bazı vakalarda felatio sürecinde boşalma hemen gerçekleşmektedir. Dinsel kısıtlamalar, gebe bırakmaktan korkma, ve kadın partnere yönelik fiziksel ilginin eksikliği ya da aktif hoşlanmama gibi bir çok faktör bu duruma eşlik edebilir. Bunun gibi psikolojik faktörlere ek olarak, kişinin eşine karşı karmaşık duygulara sahip olması, bastırılmış öfke, terk edilmekten korkma, ve zihnin takıntılı olarak meşgul olması, gecikmiş boşalmanın gerçekleşmesinde belirgin rol oynar.
Birincil ve İkincil Ereksiyon Bozukluğu: Birincil erektil fonksiyon bozukluğu, bir erkeğin vajinal yoldan ya da rektal yoldan, kadınla ya da erkekle ilişkiye girme durumu söz konusu olduğunda hiçbir şekilde ereksiyona ulaşamama bozukluğuna denir. İkincil erektil fonksiyon bozukluğu ise, ereksiyonu sürdüremeyen yada belki bir kez ereksiyon yaşayan bir erkeğin, hayatı boyunca en az bir kez bile olsa ya vajinal yada rektal yolla ilişkiye girebilmiş olma durumudur. Tesadüfi olarak ereksiyon olmaktaki başarısızlık, ikincil iktidarsızlıkla karıştırılmamalıdır. Ailevi, sosyal, içselpsişik faktörler birincil iktidarsızlığa katkıda bulunurlar. Etkileyen en belirgin faktörlerin bazıları şunlardır: 1) performans anksiyetesi(kaygısı) 2) anneyle çekici(baştan çıkarıcı) bir ilişkinin olması 3) cinselliği günah olarak gösteren dinsel inançlar 4) ilk travmatik başarısızlık 5) kadınlara karşı öfke ve 6) bir kadını hamile bırakmaktan korkma.
KADIN CİNSEL FONKSİYON BOZUKLUĞU
Genel fonksiyon bozukluğu: Bu fonksiyon bozuklukları bir cinsel terapist olan Helen Singer Kaplan’a göre; cinsel davranışa yönelik genel isteği engelleyen özelliklerle karakterizedir. Psikolojik düzeyde erotik duyguların eksikliği söz konusudur. Başka bir deyişle, bu kadınlar değişik şiddetlerde evrensel bir cinsel engelleme(inhibasyon) ortaya koyarlar.
Orgastic fonksiyon bozukluğu: Kadınların en çok yakındıkları problemlerden biride orgazmın belirgin bir biçimde inhibe edilmesidir. Orgastik fonksiyon bozukluğu sadece kadının cinsel tepkilerindeki orgastik bileşenlerde bozulmaya ve genel olarak uyarılma olmamasına işaret eder. Nonorgastik kadınlar cinsel olarak uyarılabilr ve aslında cinsel uyarılma sürecindeki bir çok şeyden zevk alabilirler. Mastürbasyondan suçluluk duyma ve inhibe etme, kendi bedeninden rahatsızlık duyma ve kontrolü bırakmada zorluk yaşama, orgastik fonksiyon bozukluğuna katkıda bulunan faktörlerdir. Eğitim ve uygulama pratikleriyle, birçok kadına orgazma ulaşma öğretilebilir.
Vaginismus: Bu, nispeten daha ender görülen bozukluk, vajinal girişteki kasılma durumuyla karakterizedir. Vajina istenilmeden yapılan bir hareketle, içine girilmesi söz konusu olduğu zamanlarda gergin bir şekilde kapanır ve cinsel ilişkiyi engeller. Diğer yandan vajinismic kadın sürekli cinsel tepki verme eğilimindedir ve klitoral uyarılmayla orgastik düzeydedir. İktidarsız erkeklerde bulunan benzer tutumlar, bu kadınlarda da bulunmuştur. Dinsel tabular, fiziksel saldırı, bastırılmış yada kontrol edilen öfke, ve ağrılı cinsel ilişki yaşama geçmişi gibi bütün faktörler bu bozukluğa katkıda bulunurlar.
Cinsel anestezi: Bazı kadınlar fiziksel temasta bulunulduğunda rahat hissetmelerine ve yakınlaşmadan keyif aldıklarını belirtmelerine karşın, cinsel uyarılmaya maruz kaldıklarında hiç bir şey hissetmediklerini iddia ederler. Dokunulmuş olduklarını hissetmelerine rağmen, klitoral uyarılma erotik duygularını uyandırmaz. Dr Kaplan’a göre cinsel anestezi gerçek bir cinsel fonksiyon bozukluğu değildir fakat nevrotik bir bozukluğu temsil ediyor olabilir ve cinsel terapi sürecinden ziyade psikoterapiyle tedavi edilebilir.
Erkeklerdeki cinsel fonksiyon bozukluklarında olduğu gibi, kadınlardaki fonksiyon bozukluklarına da toplumsal, ailevi ve psikolojik açılardan bakılmak ve anlaşılmak zorundadır. Tutumlar, değerler, çocukluk travmaları,yetişkin travmaları gibi bütün faktörler kadının cinsel tepkilerine etki ederler. Ayrıca eşinin değerleri ve tutumları, kullandığı cinsel teknikler gibi, yine kadının verdiği cinsel tepkilerde büyük bir rol oynamaktadır. Uygun olmayan, kafasını karıştıran bir sevgili de kadının cinsel tepki ve davranışlarını belirgin biçimde etkilemektedir. Çünkü kadınlar erkeğin egosuna zarar vermeyi istemezler ve kendi cinsel süreçleri içerisinde kendi cinsel tatminini, eşini tatmin etmek adına kurban edebilirler. Daha sonra cinsel tatmini yaşayamadığı bir deneyimin hayal kırıklığından kaçınmak için, cinsel isteğe karşı ikincil bir engelleme geliştirebilirler. Bu engelleme ve uyum sağlama davranışı, koşullu bir davranış olarak alışkanlığa dönüşebilir.
Engellenen cinsel istek(Çekingen cinsel arzu): Yukarıda da belirtildiği gibi, engellenen cinsel istek daima psikolojik faktörlerden kaynaklanmaktadır( bazı ilaçlar cinsel isteğin azalmasında etkili olabilir). Çünkü bizim toplumumuzda kadınlar ( phallosentrik ve daha çok orgazma ulaşmayla ilgilenen erkeklere kıyasla) eşleriyle etkili bir bağ kurmayla daha çok ilgilidirler, ve psikolojik iklimlere karşı daha çok hassasiyet gösterme eğilimindedirler. Kadınlar kullanıldıklarını, istismar edildiklerini, anlaşılmadıklarını, reddedildiklerini, ve çekici olmadıklarını hissettiklerinde, cinsel istekleri genellikle etkilenmektedir. Dışavurulmamış öfke ve incinmişlik depresyona yol açar ve buda cinsel isteği etkiler. Bazen bu duygular pasif-agresif yolla dışa vurulur ve cinsel geri çekilme bunun açık göstergesidir. Cinsellik, özellikle kadınlar için zevk ve rahatlamadan daha fazla bir şeydir, bu iletişim kurmanın bir şeklidir.
CİNSEL TERAPİ
Cinsel terapi insan cinselliğinin bütün yönleriyle ilgili danışmanlığı, bilgi vermeyi, cinsel zevki arttırmayı, cinsel teknikler geliştirmeyi, doğum kontrolü ve zührevi hastalıkları öğrenmeyi kapsar. Bir çok vakada tedavi kısa sürer, ve belirgin teknikleri elde etmeyi, ev ödevlerini, ve uygulama pratiklerini içerir. Bazı vakalarda altta yatan sorunlar daha karmaşıktır. Vakaların, hem bilinç düzeyinde hem de bilinç altındaki, fonksiyon bozukluğuna eşlik eden( ortaya çıkaran) psikolojik ve geçmiş yaşantısal faktörleri keşfetmesini sağlar. Fakat bu vakalarda bile eğer vaka yeteri kadar motive olmuşsa, işbirliğine açıksa ve öğrenmeye istekliyse, başarıya ulaşma olasılığı çok yüksektir.
Ne yazık ki bir çok insan yardım istemek yerine cinsel hayatlarından daha az cinsel tatmin almayı ve bu fonksiyon bozukluğuyla yaşamayı tercih etmektedirler. Cinsel yaşamlarını profesyonel bir insanla konuşmaktan duydukları mahcubiyet onlar için çok önemlidir. Cinsel yaşamlarını kendilerine göre ayarlayan başka insanlarda vardır ve bunlar hayat arkadaşlarının mutsuz olması olasılığına rağmen yardım almayı reddederler. Bu insanlar eşlerinin cinsel hayatlarıyla ilgili mutsuz olduklarını duyduklarında, bunu bir eleştiri olarak yaşadıklarında, savunmacı olurlar ve genellikle kendilerini keşfetmek için cinsel terapiste açılmayı seçmek yerine, ya kırıcı ya da sinirli davranırlar.
CİNSEL FONKSİYON BOZUKLUĞUNUN DÖRT TEMEL NEDENİ VARDIR
1) STRES:
Genellikle tanımlanmayan(kaynağı belli olmayan) stres geçici cinsel fonksiyon bozukluğu oluşturur, zamanla kalıcı hale gelir. Ne yazık ki insanlar cinselliği özel bir mesele olarak düşünürler, ve bunu diğerleriyle tartışmaktan çekinirler. Hatta herhangi bir hastalığın yada ameliyatın neticesinde cinsel sorun yaşayan kişiler bile, probleme kendilerini alıştırdıkları gerçeğiyle yüzleşmemek için cinsel terapi almakta zorluk yaşarlar. Bir çok erkek gereksiz yere, profesyonel yardım almak yerine, cinsellikten tamamen uzak kalmayı seçer. Kendi gururları cinsel tatmin almanın başka bir yoludur.
2) TUTUM:
Cinsel fonksiyon bozukluğuna neden olan en önemli faktörlerden biri de senin bozukluğa karşı tutumundur. Eğer sen bu durumu kendi iyi olma hissini azaltan bir durum olarak görüyorsan ve insan olmaya yönelik genel değerlerini olumsuz etkilediğini düşünüyorsan, cinsel terapi biraz daha uzun sürer, çünkü biz öncelikle bu içsel duyguların üstesinden gelmek zorundayızdır.
3) MOTİVASYON:
Eşlik eden diğer faktörde senin ve hayat arkadaşının ya da partnerinin motivasyonudur. Eşinin işbirliği, katılımı ve desteği süreçleri hızlandırabilir ve bir çok vakada etkili bir tedavi için gereklidir. Hatırlayın ki, dansta gurup içinde bir kişideki bozulma, bütün gurubun bozulması anlamına gelmektedir.Cinsel terapi de cinselliğin kendisi gibi uyum sağlanan işbirlikçi bir girişimdir.
4) PERFORMANS ANKSİYETESİ(KAYGISI):
Bu durum sıklıkla cinsel fonksiyon bozukluğunu hazırlayıcı bir nedendir. Kişiler çoğunlukla kendi cinsel performanslarına ya da eşlerinin performanslarına odaklanırlar, bundan dolayı süreçlerdeki işaretleri gözden kaçırırlar. Keyif almaktan(hazdan) memnun olmak, birlikte olmayı, bir insanın dokunuşundan haz duymayı kapsar ve aşk yapma(yaşama) birincil odak noktası olmalıdır. Bir çok insan birbirleriyle olmaktan keyif almak yerine, kendilerini incelemekle aşırı meşgul olurlar.